Bu yıl ilk defa iktisat/ekonomi dersi alacak öğrencilerin “bu iktisat nedir ya!” şeklindeki haykırışlarını duyar gibiyim. Bu yazı onlar için. Ama sadece onlar için değil. Kıdemli iktisat öğrencilerinin de okuması faydalı olabilir.
Uyarayım, olaylar şöyle gelişecek.
Sınıfa bir hoca gelecek, slaytlarını itina ile beyaz perdeye yansıtacak ve çok kısa bir süre sonra iktisadın tanımını yapmaya başlayacak. “Kıt kaynakların etkin bir şekilde kullanılması” diye başlayan ve sizleri rüyalar âlemine doğru sürükleyecek bu tanımlama işi, siz pek de farkına varmadan grafiklerin havada uçuştuğu bir savaş sahnesine dönüşecek. Göz kapaklarınız ağırlaşacak, cep telefonunuza yeni bir bildirim gelecek, siz ona bakıp ardından da birkaç komik video izledikten sonra tekrar dersin verildiği kürsüye baktığınızda karşınızda elmayla armuttan bahsederken eliyle tahtadaki bir şekli gösteren hocanızı göreceksiniz. Kendisi (muhtemelen) elmayla armut arasında tercih yaparken grafik çizen biri değil ama size grafikteki bir noktayı göstererek, bu noktanın elma ve armut seçimindeki önemini anlatıyor olacak. Sonra armudu kiloyla değil, tek tek almanız gerektiğini, her ek birim armudun fayda ve maliyetini dikkate alarak hareket etmenizin ne kadar rasyonel, ne kadar akılcı olduğunu anlatacak.
Göz kapaklarınız tekrar ağırlaşırken, hoca da dersi kiloyla değil tane tane anlatsa ne kadar akılcı olacak diye düşüneceksiniz… Dersin azalan marjinal faydası, nitekim!
Dersler böylece ilerlerken derslere girmenin ne kadar akıllıca olduğunu da sorgulamaya başlayacaksınız. Bazen bir gazla derse gidecek, ama çoğu zaman rüyayı derste değil yatakta görmenin daha mantıklı olduğunu düşünerek uykuyu tercih edeceksiniz. Hocanın anlattığı fırsat maliyeti konusundan çıkaracağınız sonuç bu olmamalı ama bunu yapacaksınız!
Her şeye rağmen, girdiğiniz derslerin dinlediğiniz kısımlarından, dersin aslında çok zor olmadığı sonucunu çıkaracaksınız. Ne de olsa elma, armut ve bazen de şarap ile peynirden bahsedilen bir ders. Ayrıca hemen hemen bütün soruların cevabı iki doğrunun kesişmesiyle bulunuyor. Ara sınavdan önce biraz çalışırsanız geçer not almamanız için hiç bir sebep yok gibi… En azından siz böyle düşüneceksiniz.
Ne var ki, işler beklediğiniz gibi gelişmeyecek. Dönemin ortasına geldiğinizde, WhatsApp’ta arkadaşlarınızla bu kadar çok şeyi ne zaman işlediğinizi tartışacak, Snapchat’te ders notlarıyla ilişkinizi resmeden şakalar yapacak ve kütüphaneye gittiğiniz o nadir anlardan birinde de grafiklerle dolu bir kitap sayfasına çapraz duran ders notlarınızı X-Pro II efektiyle Instagram’da paylaşacaksınız. Ara sınav günü geldiğinde iktisat hakkında hemen hemen hiçbir şey bilmediğinize kesinkes kanaat getirmiş olduğunuz için, sınava kalan dakikaları “ya umarım test olur ya, en azından kafadan atarız, belki tutar” temennileriyle geçireceksiniz. Notlar açıklanıp da sınıf ortalamasının 40 olduğu ortaya çıktığında ise arkadaşlarınızla bir araya gelip iktisat dersine ve dersin hocasına ‘küfür olmayıp da küfür etkisi yaratan sözler’ etme ayinleri yapacaksınız. Tabii bazılarınız ağız dolusu küfürler de edecek.
Tamam. Biraz abarttım. Böyle olmak zorunda değil. İktisat aslında çok ilginç bir bilim. İktisat dersleri de oldukça zevkli dersler olabilir. Ama bunun için iktisat derslerine bakış açınızı değiştirmeniz lazım. Hele hele hocanız sizi ezberciliğe zorluyorsa başka bir çareniz yok.
Durun. Aslında en iyisi tüm bakış açınızı değiştirin. Biraz soru sormaya, sorgulamaya başlayın. Size verilenleri, anlatılanları, haberleri biraz sorgulayın. Bu her şeyi daha ilginç bir hale getirebilir.
Mesela hocanın derste anlattıklarını mutlak doğrular olarak kabul etmek yerine size anlatılanları sorgulayarak işe başlayabilirsiniz. Tabii sorgulayabilmek için biraz aktif bir öğrenci olmanız lazım. Hocaya elma ve armudun piyasa fiyatlarını sormanız yeterli olmaz—zaten muhtemelen bilmiyordur 😉
Neyse, daha fazlasını yapmanız lazım. Mesela ilk derse girmeden önce iktisat nedir diye biraz araştırma yaparsanız, o sıkıcı ders çok ilginç bir ders haline dönüşebilir.
Dönem başlamadan ben size birkaç ipucu vereyim.
Sadece iktisat kitaplarının başlıklarına bile baksanız iktisadın ne kadar ilginç bir bilim olduğunu görebilirsiniz. Şu sayacaklarımın hepsi iktisat kitabı:
- ‘Sanat ve Kültür İktisadı’
- ‘Adalet İktisadı’
- ‘Kontrat İktisadı’
- ‘Arı İktisadı’
- ‘Suç İktisadı’
- ‘Aşk ve İktisat’
- ‘Yasa Yapmanın İktisadı’
- ‘Ayrımcılık İktisadı’,
- ‘Evlilik İktisadı’
- ‘Hollywood İktisadı’
- ‘Bağımlılık İktisadı
- ‘Seks, Uyuşturucu ve İktisat’
Gördüğünüz gibi iktisat sadece faiz politikası ve kamu yatırımlarıyla ilgilenen bir bilim değil. Aşktan idam cezasına kadar hemen her şeyle ilgileniyor. Dolayısıyla tahmin etmiş olabileceğiniz gibi ilk dersteki o “iktisat nedir?” sorusuna cevap vermek o kadar da kolay değil.
Son olarak, iktisatçıların sordukları ilginç sorulara da birkaç örnek vereyim:
- Online evlilik siteleri için en iyi eş bulma mekanizması nedir?
- Böbrek bağışçılarıyla böbrek hastalarını en iyi nasıl eşleştiririz?
- Organ satışının yasal olması daha çok böbrek hastasının iyileşmesine yardım eder mi?
- Uyuşturucu satıcıları neden anneleriyle yaşar?
- Kürtaj ile suç oranları arasında bir ilişki var mıdır?
- İkinci el araba piyasasında iyi araba bulmak neden zordur?
- Etnik ayrımcılığın yarattığı problemleri piyasa mekanizması çözebilir mi?
- Neden bazı ülkeler zenginken diğerleri yoksuldur?
- Para beynimizi nasıl etkiliyor?
- Hormonlar iktisadi kararları ne kadar etkiler?
Bu bir başlangıç olsun. Şimdi siz Google yardımıyla iktisatçıların neler yaptıklarını, ne sorular sorduklarını biraz araştırın. Mesela Nobel ödülü alan iktisatçıların neler yaptıklarına bir bakın. İlk derse öyle girin.
Ve soru sormaktan çekinmeyin.
Hocanız iktisadın “sınırsız ihtiyaçların kıt kaynaklarla nasıl karşılanabileceğini” inceleyen bir bilim olduğunu söylerse şunları sorabilirsiniz: “Hocam ihtiyaçlar sınırsız mıdır? İhtiyaç diyerek neyi kastediyorsunuz? Mesela iPhone 7 bir ihtiyaç mıdır? İki hafta önce hiç bilmiyorken, bugün sınırsız bir AirPod ihtiyacı duyuyor olmamız mümkün mü? Bir şeyi istememiz ona ihtiyaç duyduğumuz anlamına mı gelir?”
Eğer hocanız iktisadın “mal ve hizmetlerin üretimi ve bölüşümüyle ilgili” bir bilim olduğunu söylerse, o zaman şunları sorabilirsiniz: “Hocam, aşk iktisadı diye bir şey var. Ha bir de suç iktisadı var. Aşk veya suçun mal ya da hizmet olduğunu söyleyebilir miyiz? Söyleyemezsek o zaman neden iktisatçılar bu konularla ilgileniyorlar?”
Soru sordukça iktisadı daha iyi öğreneceksiniz. Tabii amacınız hocaların kâbusu olmak olmasın. Amacınız konuyu daha iyi öğrenmek olsun. Yani sadece hocaya soru sormak için soru sormayın. Ezbere sorular sormayın. Sorgulayın. Önce soruları kendinize sorun. Sorduğunuz soruları cevaplamaya çalışın. Araştırın. Hocanıza da öğrenmek için sorun. Aklınıza takılan ne varsa, anlamadığınız ne varsa sorun. Soru sormadan sınav gününe kadar beklerseniz, sınavda sorulan soruları cevaplamakta zorlanmanız da sürpriz olmaz.
Şimdilik bu kadar! Başarılar.
Daha fazla okumak isterseniz “İktisat derslerinde nasıl başarılı olursunuz?” başlıklı yazıya da bakabilirsiniz.