Yahya Hoca

Yahya Sezai Tezel (1941-2022)

Yahya hoca ile 1993 yılında “İktisadi Sistemler” dersinde tanıştım ama daha o derse girmeden kendisi hakkında çok şey duymuştum. İlginç bir hocayla karşılaşacağımdan emin olarak derse başladım ve Yahya hocadan geçmenin zor olduğunu bildiğim için derse odaklandım. Yanlış hatırlamıyorsam, o derste von Hayek’in “Kölelik Yolu” başlıklı kitabını okutuyordu. Tabii biz eski baskıdan okumuştuk, “Esaret Yolu” diye çevrilmişti o zaman sanırım… Bir iki Hayek okuması daha olması lazım. “Kanun, yasama faaliyeti ve özgürlük”ü okuduğumu hatırlıyorum. Bir de ikincil bir kaynak vardı sanırım çünkü o kitaba Hayek’in para ile ilgili görüşlerini eleştirdiğim notları yazdığımı dün gibi hatırlıyorum. Şimdi kripto paralar falan tartışılırken de hep o okumayı yaptığım günler aklıma geliyor. Bunlar dışında başka bir sürü okuma vardı. Hoca, Peter L. Berger’in “İnsan ve Dünyasını İnşası” adlı “risale”sini okutmuştu ama onu “Genel İktisat Tarihi” dersinde mi okuttu, yoksa “Sistemler” dersinde mi hatırlamıyorum. Tek hatırladığım, Berger’i okuduktan sonra bütün sınıfın Berger’in kavramları ile konuşmaya başladığı. Berger’in kullandığı “içselleştirme”, “dışsallaştırma” ve “nesnelleştirme” gibi kavramlar gerek şaka olarak gerekse de ciddi tartışmalarda “silah” olarak kullanılmaya başlamıştı.

“Sistemler” dersinde neredeyse hiç sesimi çıkarmadım. O yıl amacım, Yahya hocaya pek bulaşmadan bu dersi bir seferde verip geçmekti. Çok çalıştım ve okudum ama sınavlarda pek başarılı olamadım. Başarılı olamamamın nedeni hocanın sorduğu sorulara nasıl yanıt vereceğimi anlamamış olmamdı. Diğer derslerde bildiğim her şeyi yazıp puan toplayabiliyordum ama Yahya hoca soruya tam olarak cevap vermeyene “doğru ama ilgisiz” yazıp sıfırı basıyordu. Doğru, ilgili ve soruya tam cevap veren şeyleri yazmak için materyali bilmek yetmiyordu, kavramış olmak gerekiyordu. Hocanın derslerinde öğrendiğimiz en önemli şeylerden biri buydu. Neyse, ben bu “Sistemler” dersinin sınavından geçeceğim diye Metallica’nın İstanbul’daki efsane 1993 konserine gitmemiştim, çok iyi hatırlıyorum. Sonunda dersi ancak bütünlemenin bütünlemesinde geçtim.

Aykut Çelebi’nin verdiği “Sosyal Bilimlerde Yöntem” dersi sonrası biraz bilim felsefesi, biraz sosyoloji ve biraz da antropolojiye merak salmıştım. Yazın Fransız antropolog Piere Clastres’in kitaplarını okurken bir referanstan diğerine atlayıp Marshall Sahlins’in “The Stone Age Economics” adlı kitabına ulaştım. İktisat okuyordum ve antropoloji ile ilgileniyordum, “bu kitabı kesin okumam lazım” dedim. Kütüphanelerde kitabı aradım ama kitabın Türkçesi yoktu. Bu konuda tanıdıklarıma dert yanarken, birisi bana “Yahya Tezel o kitabı çeviriyordu” dedi. O dönem Yahya hocadan “Genel İktisat Tarihi” dersi alıyorduk. Cesaretimi topladım, Yahya hocanın odasına gittim. Sahlins’in kitabının çevirisini sordum. “Ne yapacaksın?” dedi, anlattım. Ne cevap verdiğini hatırlamıyorum ama muhtemelen “Evladım, İngilizce biliyorsan gidip İngilizcesi’ni okusana!” demiştir.

Hayatın Başlangıcı…

Her neyse, işte muhtemelen bu ziyaretle hocanın dikkatini çekmiş oldum. “Genel İktisat Tarihi” derslerinden birinde ödev dağıtırken, bana da “hayatın başlangıcı ve insanın ataları” üstüne bir özet yazmak düştü. Konu hakkında güncel Türkçe kaynak pek yoktu. Yahya hoca nelere bakabileceğim ile ilgili ipuçları verdi. Milli Kütüphane’de bulabildiğim İngilizce kaynakları ve evrim hakkındaki yakın zamanlı Scientific American dergilerini falan toplayıp, hummalı bir çalışma sonucunda bir şey hazırladım. Daha da önemlisi hazırladığım şeyle gurur duyuyordum. Hayatımda ilk defa İngilizce kaynakları kullanarak araştırma yapmış ve bir metin hazırlamıştım. Kendime güvenim gelmişti. Zaten sanırım Yahya hoca da bu görevi bana bu sebeple verdi. Uzatmayayım, hoca ödevi beğendi. AÜ SBF matbaasında çoğalttırdı ve dersin okuma listesine benim ödevim de eklenmiş oldu. Böylece ilk yayınımı küçük çapta da olsa yapmış oldum.

Bilimsel Bilgi – Hospers

Tabii bu ödev, başka ödev ve sorumlulukların da önünü açmış oldu. Hoca, daha sonra bana başka bir ders (“İktisadi Analiz Tarihi”) için bilim felsefesi ile ilgili bir çeviri yapmak isteyip istemeyeceğimi sordu. Ben de “denerim” diyerek görevi aldım. John Hospers’in “Felsefi Analize Giriş” kitabının “Bilimsel Bilgi” başlıklı bölümünü çevirmeye koyuldum. Hemen çok zor bir işe kalkıştığımı anladım. Ama pes etmedim. Ara ara hocadan yardım isteyerek, bu metnin çevirisini tamamladım. Yahya hoca çeviriyi kontrol etti. Düzeltmeleri birlikte yaptık. Sonra Yahya hoca, bu metni de dersin okuma kaynakları arasına ekledi. İkinci yayınımı da böylece yapmış oldum.

Sizin anlayacağınız, Yahya hocanın odasının kapsından tek bir soru sormak için girdim, iki tane “yayın” ile çıktım. Hoca, çaktırmadan beni akademik işlerin içine çekti, test etti ve motive etti. Sonra da yol gösterdi.

Mezun olduktan sonra yüksek lisans programına başvurdum ve asistanlık sınavına girdim. Yurt dışında doktoraya gidene kadar Yahya hoca ile birlikte çalıştım.

Yahya hocayla pek çok konuda aynı görüşleri paylaşmıyorduk. İkimiz de çok inatçı olduğumuz için anlaşamadığımız konularda birbirimizi zorluyorduk. Tartışıyorduk. Yahya hocadan akademik olarak çok şey öğrenmemin nedenlerinden biri de budur. Anlaşamadığımız konularda bana sürekli varsayımlarımı sorgulatıyordu, beni pozisyonumu dikkatlice açıklamaya zorluyordu. Hocayı ikna edecek argümanı geliştirebilmek için daha çok okumam, öğrenmem ve düşünmem gerekiyordu. Çoğu zaman onu ikna edemedim ama Yahya hocaya haklı olduğumu göstermek için epey şey öğrendim.

Hocanın seveni de sevmeyeni de çoktu. Bunda hem nevi şahsına münhasır kişiliğinin hem de siyasi görüşlerinin payı vardı. Ama sanıyorum hemen her öğrencisi geriye şöyle bir baktığında Yahya hocadan çok şey öğrendiğini rahatlıkla söyleyebilir. Sadece akademik konularda da değil. Hocanın bir dersliğe ses sistemi kurup, Orta Doğu ve Avrupa müzikleri ve tarihi ile ilgili yaptığı dinletiyi sanıyorum öğrencileri hatırlayacaktır…

Ben, hem öğrencisi oldum hem de uzun süre asistanlığını yaptım. Onunla birlikte ders verdim, sınav kağıdı okudum. Hocayla okuduğum makaleleri tartıştım. Tereddütsüz bir şekilde şunu söyleyebilirim: başka çok iyi hocaların öğrencisi oldum ve onlarla da çalıştım ama en çok şeyi Yahya hoca sayesinde öğrendim.

Bitirmeden önce şunu da not etmeliyim. Uzun yıllardır Yahya hocayla görüşmedim ve konuşmadım, çünkü yıllar önce beni kırmıştı ve üzmüştü. Ama bugün kırgınlık zamanı değil. Bana çok şey öğreten hocama teşekkür zamanı. Teşekkürler hocam. Işıklar içinde uyuyun! (kendisi öyle derdi).

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Twitter picture

You are commenting using your Twitter account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.